HER SEÇİM BERABERİNDE BİR VAZGEÇMEYİ GETİRİR… Hayatımızın bir çok aşamalarında seçimlerle baş başa kalırız. Karar almakta çoğu zaman zorlanabilir. Seçimler iyi bir okul tercihi ile başlayıp, arkasından iyi bir üniversite seçimi, meslek seçimi ve nihayetinde aile hayatını oluşturmak için müstakbel bir eş seçimi ile devam eder… Aslında seçmek diğerlerinden vazgeçmektir derler. Bence doğru bir ifade Kendimizi dünyada birçok seçim yapmak zorunda gibi hissediyoruz. Üstelik de neyi seçeceğimizi bilmeden. Hangi seçimin bizi mutluluğa, hangisinin acıya taşıyacağını bilmeden; seçim yapmak zorundayız. Varoluşumuzu gerçekleştirirken hayatın içinde yapayalnız olduğumuzu sanıyoruz. Bir yolun başındayız ve yol ikiye, sonra yine ikiye ve sonra yine ikiye sonsuza dek ayrılıyor ve biz hangi yoldan gideceğimizi bir türlü seçemiyoruz. Suflörümüz yok. Hangi yolun daha iyi hangisinin kötü olduğunu bilmiyoruz. Ama seçmek zorundayız. Seçmemek de bir başka seçim oluyor . Sonuçta “ seçmemeyi seçmiş ” oluy
Kayıtlar
Nisan, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
- Bağlantıyı al
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Zaman Yönetimi Eğitimi Zaman yönetimi, her bireyin bir biçimde zaten yaptığı bir şeydir. Zamanını yönetmeyen kişi yoktur. Sadece iyi ya da kötü biçimde yönetmek söz konusudur. Zamanını yönetemeyene yer yüzünde rastlamak olası değildir. Bir eğitimde arkadaş anlatmıştı: “Hocam 24 saat yetmiyor, 48 saat olsa gene yetmeyecek.” Kişisel danışmanlık yapmaya başladım. Sorun tahmin edeceğiniz gibi idi: Her işi kendisi yapmaya çalışıyordu. “Yetki devretmen gerekiyor.” dediğimde “nasıl yapabilirim?” diye sormadı, “benim gibi yapamazlar ki!” dedi. Bir başkası, “Nurdoğan Bey, sabah erkenden işe gidiyorum, artık hanımla iyice gerilmeye başladık. Başka şeyler sanıyor vallahi. Ama başka türlü işler yetişmiyor, çünkü diğer bölümler gelir gelmez istekleri durmuyor, ondan sonra bir bakıyorum akşam olmuş. Dört nala koşan bir atı nallamaya çalışıyorum.” Zaman yönetiminde en önemli ilke bireyin “hayır” demeyi öğrenmesidir. Bu iki olayda da asıl sorun burada. Bu arkadaşlar nasıl “hayır” denebileceğini
- Bağlantıyı al
- E-posta
- Diğer Uygulamalar

“Allah Dışarıdakileri Korusun” Fakirdik. Bildiğiniz fakir. İşçi bir baba, dört okuyan çocuk, bir ev kadını anne, içine taşınılmış ama halen yapılmakta olan bir ev. Annemin tavanı olmayan mutfakta, buz gibi çeşme suyunda bulaşıkları yıkarken, yemek yaparken üzerine kar yağdığı günleri bilirim. Henüz çerçeve ve camları takılmadığından penceresini battaniye ve çarşaflarla kapadığımız odada, yerde yerdik yemeğimizi. Evde turşu kurulur, tarhana, salça yapılır, bazı sebzeler kurutulurdu. Kışa hazırlık yapılırdı. Turşu zamanlarını bu gün bile keyifle hatırlarım. Ortaya geniş çarşaflar serilir, pazardan alınmış lahanalar, hıyarlar, biberler, patlıcanlar gereğine göre temizlenir, kesilir, doğranırdı. Bu anların kesin yöneticisi annemdi. Onun talimatlarına göre turşu kurulurdu. O da bu bilgilerini, aslında binlerce yıllık bir gelenekten öğrenmişti. Binlerce yıllık bilgilerle iç içe yaşanırdı. Zaman ağır akardı. O günlerde yemek sinisindeki çeşitler çok hızla değişmezdi. Domates, patlıcan,
- Bağlantıyı al
- E-posta
- Diğer Uygulamalar

Dinlemenin Üç Temel Yönü: Anlamak, Benimsemek, Geliştirmesine İzin Vermek Yıllar önce, bir otobüste seyahat ediyordum. Çamlık bir araziden geçerken önümdeki koltuktaki baba ile oğlu arasında şöyle bir konuşma geçti, oğlan sanıyorum, yoldaki manzaraya bakıyordu: -Baba, niçin anne çamlar yavru çamların elini tutmuyorlar? Çocuğun sesinde muhteşem bir coşku ve merak vardı. Babası şöyle cevapladı: - Saçmalama, olur mu hiç öyle şey! ‘Anne çamlar, yavru çamların elini niçin tutmuyorlar’mış saçma saçma şeylerle uğraşacağına akıllı uslu şeyler düşün! Dinleme davranışı iletişimin ve psikolojinin en önemli yanlarından birini oluşturur. İster iş yeri, ister aile, isterse komşuluk olsun, bir ilişkide yer alan bireylerin birbirlerini dinleme kalitesi, o ilişki içindeki en önemli noktalardan birini oluşturur. Dinlerken temel nokta, anlatanın, anlatma davranışını sürdürebilmesine olanak yaratmaktır. Tabii anlatan da karşısındakinin içinde bulunduğu durumu fark ederek ona haksızlık etmeyec
- Bağlantıyı al
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Kandiliniz Mübarek olsun Dualarınız bol, Nasibiniz çok, Dereceniz büyük olsun RECEB-İ ŞERİF AYINDA KILINMASI FAYDALI VE EFDAL OLAN HACET NAMAZI Bu namazı Peygamber Efendimiz’den tam 4 sahabe rivayet etmiştir (öğrenmiş ve öğretmiştir) ; Bunlar; Selman-ı Farisi ,Süfyan bin Uyeyne ,Tarık bin Şehab ve Ağmeş ( radıyallalahü anhüm ecmeıyn). Namaz şu şekilde kılınır; Her 10 günde bir 10 rekât kılınır ve 2 rekatta bir selam verilir. Her rekâtta 1 Fatiha, 3 Kâfirûn suresi ve 3 İhlâs sûresi okunur. 1-10 arası Selamdan sonra 11 kere şöyle dua edilir: Lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerîke leh,lehül mülkü ve lehül hamdü,yuhyî ve yümîtü ve hüve hayyün lâ yemûtü bi-yedihil hayr ve hüve alâ külli şey’in kadîr. 11-20 arası namazdan sonra 11 kere şöyle dua edilir; ilahen, vahiden, ehaden, sameden, ferden, vitren, hayyen, kayyumen,daimen,ebeda. 21-30 arası namazdan sonra 11 kere şöyle dua edilir; Allâhümme lâ mânia limâ a’tayte, velâ mu’tiye limâ mena’te, velâ raa
- Bağlantıyı al
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Bir varmış bir yokmuş..” Sabır taşı nedir bilir misiniz? Hani daha bilgisayarın her eve girmediği, toplumu esir almadığı, aileyi, arkadaşları ve hatta kişiyi kendi kendine “el” etmediği devirlerde, yani eskiden, çok çook eskiden(!) herkesin yürekle, gözle-sözle, yan yana-can cana iletiş kurduğu dönemlerde, büyükler çocuklara masallar anlatırlardı ya?.. İşte o zamanlar anlatılan masallarda duyardık hep bu gizemli taşı..Masalın kahramanı, derdini bir sabır taşına anlatır, taş şişer şişer çatlardı kimi zaman, sonunda da esas kız, mutlaka sabrın mükafatını görür, saadete ererdi.. Hatta Necip Fazıl Kısakürek’in “Sabır Taşı” isminde, masal tadında 3 perdelik bir tiyatro eseri varmış ki hiç duymamıştım, yeni öğrendim..Araştırdım, bu piyeste de, derdini sabır taşına anlatan ve sonunda muradına eren bir kızın hikayesi var.. Şimdiye kadar ben, sabır taşını “Kaf dağı”gibi bir masal öğesi sanıyordum.. Meğerse efendim, sabır taşları gerçekten varmış, tasavvuf kültürümüzde.. Hem
- Bağlantıyı al
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
DİLİNE DİKKAT ET DİŞİNİ KIRMASIN Yusuf Has Hacip’ in “Diline dikkat et, dişini kırmasın .” sözü günlük hayatımız için ne kadar doğru bir ifade.Gerek aile hayatında eşler arası iletişimde gerek diğer genel olarak iletişimde dilimiz başımıza çok dertler açıyor. Allah resulu her sabah kalkınca “ Dilimin şerrinden sana sığınırım Allahım .” diye dua ediyor ki peygamber dili şer üretmeyeceğine göre dua bizlere misal olmalı. Oysa bizler günümüzde ağzımıza geleni söylemeyi özgürlük zannediyoruz. Günümüzde birey olma derdindeyiz. “Düşündüklerimi söyleyemeyeceksem nasıl birey olacağım?” diye soranlar var. Susmak eziklik, konuşmak zeka alameti zannediyoruz. Oysa esas nerde susacağını bilmek zekayı gösterir . Dilimize dikkat etmezsek, önce kendi kalbimizi kırdırırız. Evlilik ilişkisinde en çok yapılan hata eşlerin birbirini eleştirmesidir. Tenkit etmeye, eşimizin hatalarını söylemeye bayılıyoruz fakat kendi hatalarımız söylendiği zaman hoşumuza gitmiyor ve hemen savunmaya geçiyoruz. T
- Bağlantıyı al
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
BİZİM ÇOCUKLUĞUMUZDA: Bizim çocukluğumda annelerimiz çalışmazdı. Çocukluğumun ve ilk gençlik yıllarımız, Küçük ve sıcak. Yoksul ve samimi. İçedönük ve derin. Herkes birbirini tanır, birbirini sever, dert dinler, naz çeker, küser, barışır, kavga eder, çekiştirir, eğlenir, üzülür, ibadet eder; doğumda, cenazede, düğünde, bayramda bir araya gelir. Okuldan eve geldiğimde boynumdaki anahtarla kapıyı hiç açmadım. Hatta babanım bile anahtarı yoktu. Annem evimizin bir parçası gibiydi, hep evdeydi . Her yere birlikte giderdik, zaten öyle çok da gidilecek bir yer yoktu ki. En büyük eğlencemiz sokaklarda oynamaktı. Sokakta oynamak diye bir kavram vardı yani. Cafelerde, alış veriş merkezlerinde buluşmazdık. Okula arkadaşlarımızla gider, birlikte çıkar, oynaya, zıplaya yürüyerek gelirdik. Servis falan yoktu. Ayakkabılarımız eskirdi . Hatta öyle olurdu ki; çantalarımızı kaldırımlara koyar oyuna bile dalardık . Annelerimiz bu durumu bildiklerinden, Kardeşler
- Bağlantıyı al
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
BAŞBAKANIN YETİŞTİRMEK İSTEDİĞİ DİNDAR GENÇLİĞİN YERİDE BELLİ YURDU DA….. Gençlik döneminde kimlik probleminden söz edilir/edilmelidir. Her birey gençlik döneminde bir kimlik problemi yaşar, kimlik arayışına girer ve sonucunda o zamana kadarki yaşantılarından, o zaman kendisiyle ilgili algılarından ve düşüncelerinden, önem verdiği çevresinden aldığı tepkilerden yararlanarak bir kimlik inşa eder. Tabi bu inşa süreci zaman, düşünce ve emek ister. Yani bir genç çok normal ve doğal olan kimlik problemini yaşarken kendisi için doğru bir kimliğe sahip olmak için zihin teri dökecek, kendini, dünyayı ve çevresini okuyacak, bütün bunları yapmak için vakit harcayacak ve gayret gösterecektir. Bugün gençlik ve kimlik ile ilgili yaşadığımız iki temel sıkıntı vardır. Birincisi gençlerin kimlik problemi yaşamamalarıdır. Yani gençlerin kimlik problemi yaşayıp kimlik arayışına girmeleri gereken zamanda bu arayışa girmeyip popüler kültürün kendi yaş grupları için ölçüp biçtiği kalıp kimlikler üzer