TOHUMDA
ORMANI GÖRMEK
(NEDEN
ÇOCUK EĞİTİMİ)
Kim
Demiş ki Çocuk Küçük Bir Şeydir
Bir
Çocuk Belki en Büyük Şeydir!
Gözler
sende be çocuk gönüllerde sendedir
Şimdi
yenidünyalar yeni yeni tendedir,
Ey
çocuk çabuk büyüde büyüt beni
Tarih
millet şu dünya kainat bekler seni.
Bugünün çocuğu yarının büyüğüdür. Daha
farklı bir anlatımla gençler geleceğimiz, göz bebeğimizdir.
Bu nedenle çocuklarımızın iyi yetişmesi,
geleceğinin aydınlık olması ve bizden daha iyi şartlarda, mutlu ve umutlu
olması için onların eğitimi konusunda üzerimize düşen görevleri eksiksiz
yapmalıyız
Ülkemizde sokakta yaşayan ve sokakta çalışan çocukların tam sayısı hakkında
bilgi sahibi olabileceğimiz bir veri bulunmamaktadır. Emniyet Genel Müdürlüğü
Çocuk Şube Müdürlüğü verilerine göre çeşitli nedenlerle emniyet birimlerine
gelen veya getirilen çocukların sayısı toplamı 84.926’dır. Bunların 2371’i
sokakta yaşayan, 3940’ı evden kaçan, 2175’i kayıp, 7026’ısı buluntu, 293’ü
terk, 19.200’ü suç mağduru, 49921’i suç işlediği şüphesi olan çocuklardır. Bu
çocuklardan 53.634’ü hiçbir madde kullanmamakta, 825’i çözücü, 1839’u
yapıştırıcı, 429’u uyuşturucu, 884’ü hap, 3285’i alkol ve 25.803’ü sigara
kullanmaktadır
Çocuklarımız yüzlerine bakmaya kıyamadığımız, göz bebeklerimiz, canlarımız,
ciğerlerimiz kısacası her şeyimiz. Evimizin neşe kaynağı, umutlarımız,
hayallerimiz, kır çiçeklerimiz, taptaze mis kokulu şebnemlerimiz. O saf
gülücükleriyle, günahsız melek gibi yavrularımız. İstikbalde neler
beklediğini bilemediğimiz, kestiremediğimiz zavallı yavrucaklar...
Her çocuk İslâm fıtratı üzeri doğar. O yavruyu ana ve babası Müslüman, Hıristiyan
ve Mecusi yapar. Çocuk taze beton gibidir. Ne düşse izi kalır. Zaman içinde ana
ve babası verdiği inaçla, terbiyeyle, kültürle onu kendine benzetir.
İlk eğitim ailede başlar. Çocuğu yönlendirmek çok kolaydır. Atalarımız
“Ağaç yaş iken eğilir.” sözüyle doğru bir tespit yapmışlardır. Çocuk o yaşlarda
tam bir taklitçidir.
Çocuk doğmuş, yaşına yaklaşmıştır. Kaybedecek zaman yoktur. İlk ders bebeğe
“Allah (c.c) Bir” demesi öğretilir. Yumuk yumuk elleriyle ne de çabuk öğrenir
bunu. Ardından “Allah (c.c) nerede yavrum” derken anne elini kalbine bastırır.
Minik yavru bunu da başarıyla taklit eder. Çığlıklar, kahkahalar ardınca gelir.
Günler geçmektedir. Küçük bebek yarım yamalak cümle kurmaya başlamıştır. Her
gün kelime dağarcığına yeni yeni ilaveler katmaktadır. Papağan gibi ne
söylersen tekrar eder.
2 – 2,5 yaşındadır. İlk ders “sübhaneke”dir. Anne azimle yılmadan usanmadan
her gün defalarca bunu tekrar eder. Sonuç sevindiricidir. Kısa zamanda bir kaç
yanlışla da olsa sevimli yavru bunu da öğrenir. Beyin bomboştur. Kayıt yapmaya
hazır bir kaset gibi... Fıtrat kirletilmeden bembeyaz sahifelere güzel şeyler
kaydetmek lâzımdır. Uyanık bir ana-baba bilhassa da anne bu zamanı iyi
değerlendirir. Sübhaneke’den sonra ihlâs ve Fatiha gibi kısa sureler ezber
edilir.
O yıllar, çocuğun, sorularla
anneyi babayı terlettiği yıllardır. “Anneciğim, Allah bizi görüyor mu?”
“Anneciğim, Allah camide mi?” “Babacığım, Allah senden büyük mü?” Bu sorular
karşısında baba şaşırır, anne bocalar.
Eğitim, eğitim yine eğitim! Her şeyin başı ona
dayanıyordu. Müslümanın doğumundan ölümüne kadar hayatını İslâm belirliyor, onu
başıboş ve sahipsiz bırakmıyordu. Bir ölüm haberi mi alınıyor, hemencecik
“İnnâlillâhi ve innâ ileyhi râciûn” dememiz öğretiliyor, “Yarab Senden geldik,
yine sana döneceğiz.” deniliyordu.
Yaşlar ilerliyor, hayatın
zorluklarıyla karşılaştıkça altından kalkamaycağımız hissine varıp mahzun
olunca yine imdadımıza annem bir dua ile yetişiyor “Allah’ım birsin. İsmi
Azamsın, ben çok dardayım yardımcım Sensin.” Can-u Gönülden yapılan bu duanın
ardından Cenab-ı Hak bir kolaylık sağlayıveriyordu.
Bütün kâinat canlı cansız Allah’ı tespih eder de insanoğlu hepsinden geri
kalır. Bu gününü, yarınını, daha ileriki günlerini düşünür. Bilmez ki yaşadığı
gündür gün. Zira dün geçmiştir, yarınsa ona erişeceği belli değildir. Ancak
gününü değerlendirmesi icap eder.
En büyük kazanç arkada
bırakılan hayırlı evlattır. 4 şeyi yapanın amel defteri kapanmayacaktır.
1- Hayırlı evlat, 2- Yol
ve köprü, 3- Çeşme ve su, 4- İlim edinmek için kitap yazan kişi.
Bir vakitler adamın biri vefat eder, defnedilir. Her gün azap melekleri
gelir ve kötü amellerinden dolayı o kimseye azap ederler. Aylar yıllar geçer.
Ölen kişinin oğlu 6 yaşına girmiştir. Besmele çekip elif-be okumaya
başlamıştır. O gün azap melekleri adama müjde verirler. “Haydi, gözün aydın
olsun, azabın hafifledi. Zira ardında koyduğun oğlun bir hayırlı iş yaptı.
Rabbinin ismini ve O’nun kitabından bir harfi öğrendi.” derler. Bu kıssa çocuk
eğitiminin önemini gözler önüne seriyor. Dünya ve urbada yüz akımız olacak
nesiller yetiştirmek ana gayemiz olmalı. Tek kanatla bir kuşun uçamayacağını
kabul eden bizlerin, maddi yönüyle ihya ettiğimiz, manevi tarafı zaafa uğramış
bir gençlikten hiç te iyi sonuçlar beklemememiz gerektiğini bilmemiz lâzımdır.
Gelin tomurcuk
güllerimizi, menfi rüzgârlara maruz bırakmayalım. Onlar ciğerparelerimiz, onlar
yarınlarımız, onları Allah yolunda öyle eğitelim ki, mahşerde bizden davacı
olmasınlar.
HAYIRLI CUMALAR...
SAİT ÖZDEMİR
UZMAN
PSİKOLOJİK DANIŞMAN