KİTAP OKUMAYI SEVDİRMEK VE ALIŞKANLIK HALİNE GETİREBİLMEK İÇİN NELER YAPILABİLİR. Ülkemiz kitap okuma oranlarıyla İlgili Kültür ve Turizm Bakanlığın yayınlanmış ve yazılı ve görsel basının aracılığıyla ülke gündemine verilmiştir. Bir ülkede 7’ de 70 ’e kitap okuma etkinliği ülke nüfusunun genelinde yoksa o ülkede kültürden söz edemezsiniz. Böyle bir ülkede insanların buluş yapması, markalaşmasının imkânı yoktur. Bu durumdaki toplumlar gelişemez. Böyle bir topum gelişmeyi ve ilerlemeyi daima başkasından bekler. Kitap okumayı önce öğretmenler, yöneticiler, toplumun bilim, sanat ve önderleri okuyacak ve okumayı teşvik edecektir. Bizler okumalıyız ki başkasına okuyun deme hakkımız olsun. 2012 yılının Temmuz ayında yurtdışında bulunduğum sıralarda Berlin de yapacağım konferansa (Stuttgart-Berlin arasını) hızlı trenle gitmeye karar verdim. Hayatımda ilk defa hızlı trenle burada tanışma şansını buldum. Tren sabah saat 07.00 de hareket edeceğinden sabah kahvaltısı için yanıma biraz y
Kayıtlar
Şubat, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
- Bağlantıyı al
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Çocuklar televizyon karşısında korumasız Çocukların izledikleri programların içeriğini kontrol edin” Çok zor oldu artık çocukları televizyondan koparıp kaldırmak. Sonu gelmeyen çizgi filmler, bitmeyen diziler ve sonrasında çocukla ebeveynler arasında ortaya çıkan çatışmalar…Yani, günümüzün en temel problemlerinden biri haline geldi televizyon. Sadece çocuklar için değil aslında yetişkinler için de. Yetişkinlerin de işten eve geldikleri an itibariyle kafalarını dağıtmak adına en çok seçtikleri yolun televizyon olduğunu belirtiyor: “Herkesin odasına çekildiği yahut kumandanın kimin elinde olacağına dair tartışmaların yaşandığı, rutin dizi mi izlenecek yoksa, akşamki maç mı? Evdeki akşam sohbetleri bunun üzerine döner oldu uzun süredir. Televizyon doğru ve sınırlı şekilde kullanıldığı sürece probleme yol açmayan ancak sınırsızca ve içeriğine bakılmadan kullanıldığında, izlenen programların özellikle çocuklar üzerinde bıraktığı olumsuz etkiler göz ardı edilemeyecek kadar öne
- Bağlantıyı al
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Sabır Her Derdin İlacıdır... Kısmet oldu 10-18 Mart arası umre ziyaretini gerçekleştirdim. Bu ziyarette öğrendiğim en önemli şeylerden biride sabır oldu. Bu nedenle Cuma mesajı olarak sabır konusunu ele almaya çalıştım. Allah'u Teâlâ şöyle buyuruyor: “ Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım dileyin. Şüphesiz ki Allah sabredenlere yardım eder ve onları galip kılar.” ( El-Bakarah Suresi / 153. Ayet ) Not : Sabır kalbin farzlarındandır. O da nefsi hapsederek sevmediği şeye tahammül etmeye veya zevk aldığı şeyden uzaklaşmaya zorlamaktır. * Sabır Üç Kısımdır.. 1. Allah’ın farz kıldığı taatleri eda etmeye sabretmek. 2. Allah’ın haram kıldığı şeylerden sakınmaya sabretmek. 3. Bela ve musibetlere sabretmek. 1. Allah’ın Farz Kıldığı Taatleri Eda Etmeye Sabretmek: Yani namazları vakitlerinde kılmak, Ramazan ayı orucunu tutmak ve Allah'u Teala’nın her mükellefin üzerine din ilminden öğrenilmesini farz kıldığı hususları öğrenmek gibi Allah’ın farz kıldığı şeyleri eda e
- Bağlantıyı al
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Hepimizin şikâyetçi olduğu ortak bir nokta var: ‘Unutuyoruz’ Unutmanın sevgilisi olan hafızamız hiç şüphesiz insanın sahip olduğu en önemli hazinelerinden biridir. Hafıza ve beynin sadece öğrenme değil, aynı zamanda unutma organı olduğu bir gerçektir. İnsan hafızası unutkanlık hastasıdır. İnsan yaşamını devam ettirebilmek adına anlık heyecan, sevinç, üzüntü gibi kendisine yaradılıştan eklenen özellikleri yaşayabilmek için unutmak zorundadır. Lakin bir diğer gerçek ise insanı ayakta tutan inanç ve sevgiyle beraber kendini hatırlamayı unutmamasıdır. Bu hazine zamanla iyicilik oynadığımız dostlar, sürdürülmesi gereken iş ilişkileri, gözetilmesi gereken hassas dengeler, insanların bitmek tükenmek bilmeyen hırs ve istekleri, sahip olabilme duygusu uğruna harcanan, ertelenen hayatlar, talep edilenler ve talep edenlerin sonrasındaki tepkisizliklerimiz karşısında zayıflar. Peki zayıflayan hafızamız ve içinde var oldugumuz ağır yaşam koşullarında sürekli bir şeylerin peşinde koşturarak k
- Bağlantıyı al
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Çok değil, birkaç gün evvel yayınlanan bir istatistik okudum. Uluslar arası bir tablo. Bu yıl dünyada 2,331,871 çeşit kitap yayınlanmış. Olağanüstü bir sayı. Türkiye’de ise 43,100 çeşit. Buna göre sıralamada 13. sıradayız. Amerika, İngiltere, Almanya ve Japonya gibi ülkelerin gerisindeyiz. İran bile bizden üstte. Yine çok değil birkaç gün evvel sanırım Aralık’ın 9’uydu. Bir habere rastladım. Milli Kütüphane tarafından Hurdasan’a gönderilen 147 ton kitap ve tarihi değeri olan yazılı materyalin 15-50 kuruşa satıldığını üzüntüyle okudum. Bu defa çok önce, sanırım Nisan ayıydı, bir haber okumuştum. Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de geçen yıl (2012’den bahsediyorum) 42,626 yeni kitap basılmış. Buna göre kişi başına üretilen kitap sayısı 6,4 imiş. Bunun dışında Türkiye’de kitap – yayıncılık sektörü büyüklük bakımından dünyada 15. sıradaymış. Niçin bu şekilde rakamsal bir giriş yaptığımı sanırım anladınız. Kanıtlı konuşmak, kanıtlı yazmak, kanıtlı tartışmak işin c
- Bağlantıyı al
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
SORGUN’DA EĞİTİMDE VERİMLİLİK SEMİNERLERİ Sorgun’da öğrencilere eğitimde verimlilik semineri veriyorum. Çocukları motive etmek kolay ve keyifli. “ Geleceğe hazırlanın! On yıl sonra nerede olacaksınız? Şimdiden planlayın! Akıllı insan, işlerinin sonunu düşünerek yapar. Okul bitince ne olacaksınız? Akıllı insan işlerini öncelik sırasına göre yapar. Bir öğrencinin en önemli işi dersleridir. Buna göre çalışın .” deyince gözleri parlıyor. Geleceğe hazırlanmak için plan yapma ve çalışma kararı alıyorlar. Seminerin etkisi en çok hızlı okuma saatinde kendini gösteriyor. En çok kelime okuyana ve okuma hızını en çok artırana kitap hediye ediyorum. Kızlar, hızlı okumada çoğunlukla önde. Kitapları onlar kapıyor. Seminer rekorunu ilk okumada 450 kelime ile Yasemin, ikinci okumada 609 kelime ile Hilal kırdılar. Herkes okumu hızını artırıyor ve mutlu oluyor. Resim çektirmek isteyen, kitap alan ve imza almak iste
- Bağlantıyı al
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Çocuklar doğduğunda telefon başvurusu yapılırdı. ( Telefon sırası 8-10 yılda gelirdi. ) - 1970-80 - Telefonun ve radyonun üzerine dantel örtü konurdu. - 1960 - Gazocağı ve tel dolabımız vardı. Annem, tıkanan gazocağını, ucunda tel olan bir aletle açmaya çalışırken habire söylenirdi. - 1955 - Banyoda tuhaf bir soba vardı ve tuhaf bir yakacakla ısıtılırdı. - 1950- 60 - Banyomuz kurnalıydı, hamam tasımız vardı. - 1950 - Plastikleri çıkmadan önce tuvalette takunya bulunur ve herkesin ayağına olması için en büyük numara seçilirdi. - 1950- 70 - Okul kapısında ayva, şam tatlısı macun şeker, susamlı şeker, pamuk helva, kestane satılırdı. 5 kuruşa ince bir dilim şam tatlısı alırdık. 1950-55 - İlkokulda ABD yardımı sandviçler ve balıkyağı hapları dağıtılırdı. - Renkli patiskadan dikilme beli lastikli külotlarımız vardı. Artık yünlerden örülen fanilalara, nazardan korunmamız için muska takarlardı! - 1945- 50-55 - Okul açılacağı zaman Sümerbank ayakkabılar
- Bağlantıyı al
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
GÖL OLMAYI BIRAKIP DENİZ OLABİLMEK… Bazen öyle anlar olur ki insan karamsarlıklar içinde kaybolduğunu hisseder. Ama şu bir gerçek ki hayat bu ne zaman karşımıza ne çıkarır bilinmez. Hiç ummadığımız anda engeller çıkarır bizi yorar ama bezende hiç olmayacak güzellikleri karşımıza çıkarır ummadığımız anda. Evet, öyle zaman oluyor ki hayattan bıktığım, tat almadığım, yaşanmaz dediğim yerde küçük bir şeyin bile beni mutlu ettiği anlarımız olmuyor mu? Bir çok zaman bu soruyu hep sorarım kendime ve bir çok insanında sorduğundan eminim.. Hayat her şeye rağmen güzel midir yoksa biz mi güzelleştirmeye çalışıyoruz kendimizi mi avutuyoruz diye. Hayatta gerektiğinde her şeyden memnun ve mutlu olunması gerektiğini çok iyi öğrendim mutlu olduğum zamanlarımın yanında mutsuz anlarımızda olacağını çok iyi bilerek hayatımı sürdürmem gerektiğini biliyorum hayatta mutluluk olmasa acının, kederin ne demek olduğunu acı üzüntü keder sıkıntılar olmasa mutluluğun nasıl bir şey olduğunu tadının nasıl oldu
- Bağlantıyı al
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Mevlânâ Hazretleri Mesnevî’de bir hikâye anlatır.“Yaralı şahin kuşu, bir yaşlı kadının bahçesine kondu. Yaşlı kadın perişan görünümlü şahine acıdı, merhamet etti yanına aldı.Aç şahinin önüne çocukları için hazırladığı hamur bulamacını koydu. Şahinin, önüne konan tasa gagasını daldırması ile başını sallayarak geri çekmesi bir oldu. Çünkü şahin et yerdi, hamur bulamacını yiyemedi. Yaşlı kadın, şahinin bu hâlini görünce üzüldü:«-Vah!» dedi, «Gagan uzamış, kıvrım kıvrım olmuş. Yumuşacık bir hamur bulamacını bile yiyemez olmuşsun. Senin önceki sahibin hiç mi Allah’tan korkmazdı ki, şu gaganı düzeltmemiş hiç!..» dedi ve eline aldığı kör makas ile şahinin gagasını kesmeye çalıştı.Şahin yaşlı kadının elinden kurtulmak için çırpınsa da, nâfile, kaçamadı. Yaşlı kadın şahinin gagasını kesti.Şahin çırpınırken, yaşlı kadın, şahinin kanatlarını gördü:«-Vah!..» dedi, «Senin eski sahibin sana hiç bakmamış, şu kanatların ne hâle gelmiş, kimi uzun, kimi kısa kalmış!..» diyerek, şahinin o güzelim kanatl